2017 yılında Hazal Eraslan ve Rafet Sunaçoğlu tarafından kurulan Mesaidışı Mimamrlık mimari tasarımı belirli bir zaman diliminde -mesai saatlerinde- yapılan ve bu sebeple monotonlaşan ve tektipleşen bir eylem olmaktan çıkarıp, zamansız bir fikir üretme çabası haline getirmeyi amaçlar. Mesaidışı Mimarlık bu bakış açısıyla yurt içi ve yurt dışında mimari proje, uygulama ve danışmanlık hizmetleri vermektedir.
2017 yılında Hazal Eraslan ve Rafet Sunaçoğlu tarafından kurulan Mesaidışı Mimamrlık mimari tasarımı belirli bir zaman diliminde -mesai saatlerinde- yapılan ve bu sebeple monotonlaşan ve tektipleşen bir eylem olmaktan çıkarıp, zamansız bir fikir üretme çabası haline getirmeyi amaçlar. Mesaidışı Mimarlık bu bakış açısıyla yurt içi ve yurt dışında mimari proje, uygulama ve danışmanlık hizmetleri vermektedir.
Sürdürülebilir Geleceği Tasarla 2014
(Öğrenci Yarışması)
Durum: Yarışma Projesi (İkinci Ödül)
Tip: Sosyal / Konaklama
Ekip: Hazal Eraslan, Rafet Sunaçoğlu,
İhsan Metin
Yıl: 2014
Her canlı zaman içinde evrilir ve bir değişime tabi olur. Doğanın yadsınamaz bu döngüsü içinde kendine yer bulan insan da bulunduğu çevreye uyum sağlama, onu değiştirme ve optimize etme çabası içine girer. Değişen zamanla birlikte insanların hayatlarını kurguladıkları mekanlar da değişebilir, fakat insanın bulunduğu çevreye uyum sağlama çabası değişmeyecek ve bu değişim öncelikli olarak kendi çabası ile gerçekleşecektir.
Bir uyum yakalama endişesi ile yaşam alanını dönüştüren insanoğlu varoluşu gereği bu mekanı daimi -sürdürülebilir-kılma çabasındadır. Bu çaba için bulduğu çözümlerse kendi ölçeğinde -erişilebilir- çözümlerdir. Ne yazık ki günümüzde bir mekanı sürdürülebilir kılma olgusu sadece 'ekolojik yapı çözümleri' ölçeğinde kalmaktadır. Oysa ki yapılar içinde yaşayanlarla bir bütündür. Bu noktada bir yapıyı sürdürülebilir kılmak ancak ona ve kullanıcısına yüklenen gerçek kimliklerle mümkündür. Çünkü kendine yabancı bir görev yüklenmiş her mekan terk edilmeye mahkumdur.
Bugün sadece yapılar değil, yeşil alan kimliği yüklenmiş her park bahçe de üzerine yapıştırılan 'açık alan' kimliği ile çelişir niteliktedir. İnsanın benimseyemeyeceği hiç bir yeşil alan gerçekten yeşerip hayata katılamaz. Bu durum yapılar içinde de geçerlidir. Öznesinin böylesine canlı olduğu bir yapı da ancak onu gibi değişken ve devingen olduğundan hayatta kalabilir. İşte tam da bu noktada tasarımın temel fikrini oluşturan iki kütle göze çarpmaktadır. Öyle ki bu iki kütle içinde hem üretimin hem de yaşamın ayrı ayrı vücut bulduğu iki mekandır. Böylesine ayrı iki işlevin bir arada bulunması ise ancak kullanıcısının doğru seçilmesi ile mümkündür.
Tasarlanan yapıda kullanıcı profili olarak sebebi ne olursa olsun mutluluk ve refahını yitirmiş olan bireyler öngörülmüştür. Bu bireyler için bir yaşam döngüsü oluşturulmuş ve bu döngü sonucu tekrar hayata kazandırılmaları amaçlamıştır. Tasarlanmış kurguda iki ayrı işlev olan konut ve restoran işlevi bir yapıda toplanmıştır. Kurgulanan senaryoya göre konut kullanıcıları kendi hayatlarını geri kazanmak için restoran biriminde görev alacak ve hazır hissettiklerinde tekrar hayata atılacaklardır. Ancak bir bireyin geri kazanımı sadece barınma ve yeme- içme ihtiyacının karşılanması ile mümkün değildir. Bu noktada birbirinden ayrılan iki kütle bir aralıkla birleşerek kullanıcısına bir rehabilitasyon-sosyalleşme-alanı sunmaktadır. Birbirine zıt bu iki işlevi ayırarak birleştiren bu aralık kullanıcı ve kentliyi buluşturan bir öğe haline gelmiş ve geri dönüşüm kavramına ayrı bir anlam yüklemiştir.
Böylesine devingen bir kullanıma sahip bir yapı da ancak içinde yaşayanlar gibi olabilir. Öyle ki kendi hayatının enerjisini kendi üreten bu bireyler gibi artık yaşadıkları yapıda kendi enerjisini üretebilir nitelikte olmalıdır. Bütün bunlar düşünüldüğünde şüphesiz ki akla gelen ekolojik bir yapı tasarımıdır. Ne yazık ki günümüzde inovatif çözümler adına üretilen çoğu teknoloji, yapıları doğallıktan uzaklaştırmakta, insanlara yapay yaşam ortamları sunmaktadır. Bu yapay yaşam ortamını benimseyemeyen insanlarsa,kendi doğasıyla çelişen yapılarda yaşamaya zorlanmaktadır. Oysa ki insan hep doğada var olanın arayışı içindedir. Tasarımın tam da bu noktasında göze çarpansa ön görülen ekolojik yapının yine kullanıcısının doğası gereği doğal çözümler üretme çabasıdır.